Seferberlikten Antalya’ya kaçan Ruslar için…
Atalarınız, tahıl ambarında açlıktan ölmüştü
Vakanüvis
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla başlayan savaşta kısmî seferberlik kararı alınınca, binlerce Rus’un ülkeden kaçması gündem oldu.
Seferberlik başlangıç tarihi gelmeden koştur koştur uçaklara dolup Türkiye’de Antalya’ya, Avrupa’da da değişik ülkelerin şehirlerine kaçan Rusların “milli duygu zayıflığından” söz edildi bolca.
Ülkeleri savaştayken yurtdışına kaçmak kendi tercihleri elbette ama Rusya “Sovyetler Birliği”yken II. Dünya Savaşı’nda bir grup bilim insanının sergilediği görev aşkıyla ilgili bir anekdot, bugünlere dair ibretlik detaylarla dolu…
Her şey gıda güvenliği için
Hemen her ülke, olağanüstü durumlarda kullanılmak üzere, çok özel korunan tohum koleksiyonları ile tahıl ambarları oluşturdukları bilinen bir durum.
Devletler böylece, savaş ya da tabii afet sonucu büyük tahribat yaşanması ihtimaline karşı, ülkenin felaket sonrası gıda tedarikini yeniden sağlanabilmesi için önlemler alıyorlar.
Almanlar Leningrad’a saldırınca…
II. Dünya Savaşı’nın en kanlı günlerinde, 1941-42’nin korkunç kışında, Hitler’in orduları Sovyetler’e doğru çılgınca bir saldırıya girişmişlerdi.
Adolf Hitler’in, 12’nci yüzyıl Kutsal Roma İmparatoru ve Alman Kralı (Kızıl Sakal) Frederick Barbarossa’ya ithaf ettiği Rusya’yı hedef alan saldırının en önemli bölümü, tarihe “Leningrad Kuşatması” (bugünkü St. Petersburg) olarak geçen saldırıydı. Tam 872 gün süren saldırıda, sivil halktan kayıplar 600 bini kuşatmada, 400 bini de tahliyelerde olmak üzere bir milyonu bulmuştu.
Saldırıyı 3 milyon civarında askerle gerçekleştiren Almanlar 600 bine yakın kayıp vermişlerdi. Sovyet ordusunun kayıpları ise daha da trajikti, en iyimser tahminle 1,5 milyonu aşkın (kimi kaynaklarda 2,5 milyon) Rus askeri kuşatmada hayatını kaybetmişti.
Tohum Bankası’nda bir avuç uzman
Dışarıda korkunç savaş devam ederken, kurumda kalan az sayıdaki uzman ile sair işleri yapan çalışanlar, taze tohumların periyodik olarak yeniden dikilmesi, hasat edilmesi, tahıl ürünlerinin korumaya alınması, zararlılara karşı dirençlerinin kontrolü, çeşitli iklim şartlarına uyumluluk testleri ve topyekun stok kontrolü gibi işlerle meşguldüler.
Savaş kızıştıkça enstitüde çalışmak da giderek zorlaşıyordu. Aralıksız ateş açılması nedeniyle binanın camları kırılmıştı. Odun ve kömür olmadığı için ortam ısıtılamıyordu. Enstitü soğuk, nemli ve karanlıktı. Kış ilerledikçe hava sıcaklığı – 30’lara kadar düşmüştü.
Binadakiler, yanabilecek ne varsa onları yakıp ısınmaya çalışıyorlardı. Çalışanlar, depolardaki başta patates olmak üzere çeşitli tahıl ürünlerinin, açlıktan kırılan halk tarafından yağmalanmaması için nöbetleşe uyuyorlardı.
Botanikçiler, durumun giderek daha da kötüye gittiğini görünce Leningrad’dan kaçırılmak üzere koleksiyonun küçük bir örneğini de hazırlamışlardı. Bu koleksiyon, Ural dağlarındaki donmuş bir gölün üzerinde yer alan bir depolama tesisine nakledildi. Enstitünün tam bir yıkıma uğramaması ise Hitler ile ilgili bir plandan kaynaklanıyordu. Buna göre güya Hitler zafere ulaşacak, Leningrad’a gelecek ve burada Astoria Oteli’nde kalacaktı.
Enstitü otelin hemen yanında olduğu için de Almanlar oteli korumak adına çevresine de fazla zarar vermek istememişlerdi.
Tonlarca patatese, pirince el sürmeksizin açlıktan öldüler
Gıda kıtlığı had safhaya ulaşınca Vavilov Bitki Endüstrisi Enstitüsü’ndekiler de diğer Leningradlılar gibi artık ne bulurlarsa yemek durumundaydılar ama tek farkla: Sokaktakiler, karga yakalayabilirse pişirip onu yiyordu; kurumdakiler ise tonlarca patatese, pirince, buğdaya el sürmüyordu.
Ocak 1942’de fıstık uzmanı Alexander G. Stchukin, masasında ölmüştü. Şifalı bitkilerden sorumlu Georgi K. Kriyer ve pirinç toplama başkanı Dmitri S. Ivanov da ambarın bir köşesinde daha fazla dayanamayarak açlığa yenik düşmüşlerdi.
İvanov’u defnetmek için içeri giren işçiler, onun sorumluluğunda olan koleksiyonda bin paketi aşkın pirinç bulmuşlardı. Yine, yer fıstığı uzmanı, yulaftan sorumlu kadın ve başka altı görevli de masalarında ölmüş haldeydiler. Leningrad Kuşatması, Ocak 1944’e kadar devam etmişti.
Tüm bunlara rağmen “Vavilov Koleksiyonu” büyük ölçüde korunmuştu. Savaş sonrası yıllarda enstitü, bitki genetik çeşitliliğinin toplanması ve korunması için dünyanın önde gelen tesislerinden biri olarak büyüyüp, gelişecekti.
Ancak Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra Vavilov yine zor zamanlar geçirecekti. Bir dönem elektrik faturalarını bile ödenemez hale gelmişti.
Yıllar içinde tekrar toparlanan Vavilov Enstitüsü günümüzde çalışmalarını sürdürüyor. Enstitünün 2017 yılı itibarıyla koleksiyonundaki örnek sayısı 327 bin 941’e ulaşmış durumda. Bunlar, ürün bitkileri ve yakın akrabalarından 155 familya içinde 304 tür ve 2 bin 539 botanik varyeteden oluşuyor.
Depolarda, dünyanın değişik coğrafyalarından toplanmış 250 binin üzerinde örnek muhafaza ediliyor.
– James. C. Davis, “İnsanın Hikâyesi”, s. 344, Türkiye İş Bankası Yayınları, 18. Baskı, İstanbul 2021 – Prof. Dr. Selim Çetiner, “Vavilov Bitki Endüstrisi Enstitüsü”, Tarla Sera Dergisi, Eylül 2017
– Boyce Rensberger, “Sovyet Botanistler Açlıktan Öldü”, The Washington Post, 12 Mayıs 1992